January 31, 2014

Yine gölgene yazıyorum

Bi` bakıyorum, karşımdasın.  Sen ayakta duruyorsun, ben de merdivenleride oturup seni izlemekten zevk alıyorum. Gideceğini bilerek. Yani karşımdakı şu bağımlılık yaratan fiziğin ayaklarının kalbinden önce gideceğini biliyorum. Ne güzel  bir rüya! Oturup seni izlerken bi` de sigara olacaktı. Rüya ya, içime çekerken öksürük bozmazdı. Sarardım seni, kendi dumanımda kaybederdim. Ama uyandım işte. Mecbur olduğum tek şey bu: uyanmak.

Kayıp geçmişe olan sadakat, insanı gelecek hayatındakilere karşı bazen sadakatsiz  yapar. Kırılıp gidenler, yok olup gider. Olayı anlayanlar, yok olup gider. Bir bakarsın, her kesi geçmişe toplamışsın. Ama sadakat yine de çok uzakta gömülen geçmiş için sağlam. Acaip bir durum değil mi?

İnsan uzaktan izlemeyi bile özlermiş, biliyor musun? İzlenenin davranışı o kadar zevli oluyordu ki, etrafta ondan başka hiç bir şey duymayacak ve işitmeyecek kadar sakatlardı seni. Mesela, ceketini çıkarıp arabanın arka koltuğuna acele etmeden bırakıyordun, arabayı park ettikten 10-15 saniye sonra  arabadan iniyordun, asansörden bana arkanı dönmeden çıkıveriyordun, güzelliğinin farkında olup sana dokunmama izin veriyordun. Vedasız gideceğinden korktuğumu bilerek  bir “hoşça kal” demeden gitmen ve daha bir sürü kare. Yokmuş gibi uzaktasın, Kelebek.

Karakterinin renkleriydi hafızamda mevsimler yaratan. Abartmıyorum. Oysa karanlığımı kandıran kış çalmış kalbimi grisi ve beyazıyla. Hani diyorlar ya, hayat devam ediyor, daha çok renklerle tanışacaksın? Ama ben hiç gri, beyaz ve siyahın olduğu manzaralara mor, pembe, yeşil, sarı ve başka elvan renkler eklemem. Muhafazakarlığını kaybetmeyen zevkim var benim. Sanat olsaydı, belki ilave eder ve yeni bir akın oluştururdum. Ama hayat bu, unutmak denir sonra.

Benim geçmişte takıldığımı kimse fark etmez. Hatta farkında olmasalar bile, seni bana unutturmaya çalışanlar da geçmiş takıntısıyla yaşadığımı fark etmezler. O kadar güzel bi` gökkuşağıyım. Her kesin aklı kendi sevdiyi renge takılır ve aslında, bu gök kuşağının varlık nedenini kimse öğrenemez. Sanki onların hayatına renk katmak için doğan gökkuşağının doğarken göz kamaştıran renkleri, aslında siyah, gri ve beyaz.  Bu üç rengi kimsenin bilmemesi gerekiyor. Aslında en zevkli ve cazibe yaratan zemini de bu üç renk oluşturuyor. 

Şaşırıyorum. Her kes doğru sözlerle yanlış konuşmayı öğrenmiş. Ben doğru sözlerle bile seninle konuşmayı beceremedim. Vedalaşayım bari. Hoşça kal...

No comments:

Post a Comment