March 11, 2013

Heç nə və Hər şey

Bir dəli ürəyin susduğu hər şey,
Şairin nəzminə kölgəsin salır.
Şairin yazdığı şeirdə heç nə,
O dəli ürəyin səsini almır.
Dünyanın bixəbər qaldığı ürək,
Dərvişdir,özündə gəzir dolanır.
Kölgəsi dəli bir rəqsə aludə,
Sakitlik üzündə qırışlar salır.
Elə bir bazar ki, bu yalan dünya,
Dəlinin zövqünü ucuza alır.
O zövq ki, dünyanı gülüstan edər,
Bahalı bazarda tozlanır qalır.
Bir dəli ürəyin açıqdır gözü,
Gözünü oxşayan könlünə dolur.
Dolu bir ürəklə sevdiyi hər şey,
Dərvişin özünü özündən çalır.
Bilinməz aləmə salınan yolda,
Yoxluq varlığa da dumanın salır.
Ariflə alimin fərqini bilən,
Heç nədə hər şeyin izini tapır.

March 5, 2013

Bağlı kitab


Əlimin oduyla qalandı ocaq,
Bixəbər ürəyim odda yanacaq.
Qürurum göstərir özünü qoçaq,
Onun da yəqin ki, külü qalacaq.
Yumub gözlərini, yox etmə məni,
Azacıq yaşayım dumduru, parlaq.
Açıb qollarını, buraxma məni,
Gözləmək çətindir əcəli, oyaq.
Desələr, şairin nəzmi açardır,
Axtaraq, qəlbinin qapısın açaq.
Sən çevir üzünü, uzaqlaş ordan,
Şair nadanlarla çox oynayacaq.
Kim bilir bəlkə də susdurar məni,
Həyat uşaq deyil, qadağa qoyaq.
Xəyallar içində qocaldar  məni,
Gerçəyə dönmədi, səni var sayaq

March 1, 2013

Kartal ve Kurt yada “Latince” ...

Beni gök yüzünde kendini özgürlüğüne kaptırmış bir Kartal olarak düşün. Sen de ormanda yaşayan, özgürlüğü sadece uçamamasıyla kısıtlanmış bir yalnız Kurtsun.Beyaz (Kutup Kurtu), ya da kızıl Kurt , ya da boz(gri) Kurt- Canis Lupus.Onu da sen seç artık. Şimdi geceleri sen büyük bir taşın üzerinde oturup hayallerine dalarken gökteki yıldızlar seni aklının karışmasından koruyor, senin için parlıyorlar sanki. Gündüzleri yıldızlar gizleniyor ve ben aklın karıştığı zaman gök yüzünde süzerek  sana doğru yolu gösteren, canlı yıldız oluyorum. Hep gök yüzüne baktığında beni orda gördüğün için, anlamışsındır özgürlüğümü bana ihtiyaç duyduğun için senin yaşadığın ormana ait alanla sınırladığımı. Ama ben eminim, alanımı kısıtlasam da, gök yüzünde özgürlüğün benim kadar tadını çıkaran ve benim gibi güçlü başka bir canlı yok.  Hem o canlılar içinde en yükseğe uçanı da benim. Sadece kanatlarımla gökyüzünde en yükseğe değil, hayallerimde de, düşüncelerimde de en yükseğe can atan benim.Ben- Aquila Chrysaetos yada Aquila Heliaca , yani Kaya Kartalı yada  Şah Kartalı arası bir Kartal. O yüzden kıskançlık da yok. Sen şimdi sorarsın, neden bu rüyada Kurt da, Kartal da yalnız? 

Ben derim ki, yalnızlık öyle bir şey ki, tatmadan ne Kartal olursun, ne de Kurt. Yani “en güçlü” olamazsın. Biliyorum ki, senin  kendinle ilgili kaçamadığın tek gerçek “en güçlü” olduğunu tüm ormana ispatlamaktır. Sadece ormana değil, kendine de. Şimdi rüyada Kartal da, boz(beyaz) Kurt da yalnız, fakat ikisi de bir-birinin varlığından haberdar. Kimse kimseye engel olmuyor, bir birlerinin özgürlüklerini kısıtlamadan (benden özgürlüğümü kısıtlamamı da zaten sen istememişsin, bu benim seçimim) yalnızlığın hissettirdiklerini, düşündürdüklerini paylaşıyorlar. Kurt biliyor her kes gidince, sabahları onu ziyaret edecek, sessizliğini bozacak, yada paylaşacak Kartal var. Kartal da biliyor, yere indiğinde onu ormanın diğer vahşi yüzünden haberdar edecek, yeri geldiğinde koruyacak Canis Lupis var. 

Kurt aklının çerçevelerinden kurtulmazsa, Kartalı gök yüzünde göremez zaten. Ama kurtulursa, belki ormandan da, onun kapsadığı alandan da ikisini de kurtarmış olur. Daha büyük bir dünyaya açılırlar beraber. Daha çok söz öğrenir, daha az konuşur, daha iyi bir-birlerini anlarlar, çabuk büyür, hemen çocuklaşırlar. Ama hepsini beraber yaparlar. Öğrendiklerini bir-birlerine anlatır, bir-birlerinde kendilerini kaybederler, ama kazandıkları yine kendileri olur.  Dünyanı tanır, dünyanın onları hep hatırlamasını sağlarlar.  Toprakla havanın böyle bir vahdeti ne güzeldir, değil mi? 

 Ormanları, dağları, yamaçları  iyi bilen Kurta, Kartalın denizleri tanıtmasını bir düşün. Sahilde durup geceleri deniz sularını aydınlatan Ayın karşısında nasıl süzdüğünü sergileyen bir Kartal görmek  zevkli değil mi?  Ay tutulması ve yeniden her tarafın ışıklanması gibi. Kartal da gökyüzündeyken büyük taşlar üzerinde dayanıp dalgaları izleyen, üzerine düşen Ay ışığının onu ne kadar güzelleştirdiğini ve bu manzarayla Kartal`a ne büyük bir huzur verdiğinden habersiz Kurt`u izliyor. Böyle bir manzarayla bir birlerinin sevdikleri şarkıları da dinleyebilirler. Gerçi, önce zevklerinin farklı olduklarını iddia etmiş olsalar bile. Kartalların nasıl kaplumbağa avladıklarını bilir misin? Anlatayım:

Onlar kaplumbağanı caynaklarıyla yerden alır, uçar ve 300 metre yükseklikden yere fırlatırlar. Böylece,yere düşüp çok sert ve kemiksi kabuğu paramparça olan kaplumbağa Kartalın kahvaltısı olur . Rüyada deniz kıyısında uyuyan Kurt da, bu avın nasıl yapıldığını izlerse, çok beğenir bence. Beraber kahvaltı yaparlar. Bakarsın, bir birinin damak tadına da alışmışlar. Bu av anı bir az da insanları hatırlatır. Düşmanları üzerinde zafer çalmaktan büyük zevk alan insanları.  Güç farkının farkında olmayan insanları. Ama olsun... Yırtıcılar felsefeyi umursamazlar zaten. Ama rüyadakı Kartal ve rüyadakı Kurt başka. Onlar hayatla ilgili her şeyi umursarlar. Her şeyin asıl anlamını öğrenince, onu ya daha değerli kılar, ya da değerden salırlar. Diyorum ya, bu Yırtıcılar başka... Anladığın, “okumadan yırtmazlar” grubuna dahiller. 

... Ve bütün bunlardan sonra rüya biter. Gerçeğe uyanır Kartal da, Kurt da. Biri gökde yırtıcı, biri yerde. Onları bir birinden ayıran yalnızca hava değil, kanatlar değil, hem de insanlar var, bugüne kadar yaşadıkları var, yerde Kurt`un dikkatini çeken başka canlılar, gökte Kartalın dikkatini çeken başka canlılar var. Yani Gerçek, Kurt`un başını gök yüzüne kaldırmasını engeller, Kartalın da ormanlara taşınmasını ve kanatlarından vazgeçmesini engeller. Kurt ancak geceler Ay`a baktığında orada süzen Kartalı görür ve bu şahane manzaranın yerde mümkünsüz olduğunu düşünür. Kartal da geceler kayalardan onu izleyen Kurt`un, Ay ışığında nasıl parladığını görür ve bu güzelliğin ancak gök yüzünden görülebileceğini düşünür. İkisi de bir birlerini kendileri için erişilmez yaparlar. İkisi de rüyalara inanmayacak kadar Gerçek havası yutarak büyümüşler. Belki ikisi de bu havadan kurtulmak için ciğerlerini sökebilirdi rüyada. Ama uyandılar.
- “Keşke uyanmasaydılar”  söyledi Hava.
- “Rüyada onlara alışmıştık” karşılığı verdi Toprak. 

@ SanatAlemi  -click