September 23, 2012

30 yaşlı gururun sancısı

Dün vişne şiresi içtiğim bardakları mutfakta öylece bırakıp uyumaya gittim. Uyuyamadım. Şeker mikropları  diye bir şey uydurdu aklım ve hemen beni yerimden kaldırıp mutfağa geri gönderdi. Bulaşıkları yıkadım. Sonra soketlerin deliklerini dildim, sonra ekmek kirintilarını topladım, sonra ortalıkta bulunması gerekmeyen eşyaları kaldırıp yerine bıraktım. Bi' baktım mutfak parlıyor, tertemiz. Artık rahat uyuya bilirdim.

Yatıyordum ve aklım kalbimi de mutfak gibi pırıl-pırıl hale getirebilirmiyim diye sordu. Uykum kaçtı. Kalbime indim, şaşırdım. Ne kadar çok bulaşık varmış! Tabii ki, en son durak sen olunca, önce senden başladım ve seni bi tanıyayım dedim. Kimdin Sen?

Hayatın beni koşturup koşturup yorduğunu  düşündüğüm bir zamanda yürüme gücü bulduğum bir yoldun diye bilirim. Seni sadece yürümüyordum, bastığım her karışının içeriğini öğreniyordum. O kadar iyi öğrendim ki, seni, bir de baktım bu yolun da sonuna gelmişim. Sen beni başka yolun başlanğıcına kadar kovup yeni yolcuları hayran etmeye başlamışsın. En çok senin de beni güzelliklerle de olsa, sonunda "postaladığına" üzüldüm. Kırıldım. Gururuma yediremedim ya! Kabullenemedim! Kabullenememek ilk bulaşık bardağımdı. Sonra yeni yolun başlangıcında yürümedim, öylece durup geriye baktım, sana baktım, yeni yolcuya baktım, hiç sana yakıştıramadım onu, inan! Yakıştıramadım. Bu da ikinci bulaşığımdı. Kendimi o yolcunun geçerken gözlemlemeyi unuttuğu anılarda buldum, basarken hiç bir özel duygular yaşamadığı toprağın içeriğinde buldum, yürürken yuttuğu havanın farkına varmadığı hayatiliğinde buldum. Kendimi geçmişte buldum. Bu da diğer bulaşıklardandı. Sonra sana doğru, yani geriye adım atmak istedim. Gözükmeyen bi' duvara çarptım. Bir daha denedim, yine çarptım. Sana bir türlü ulaşamayınca, o duvarın gurur olduğunu anladım. Gurur insanı cesaretsiz yapar. Ama ben gururun beni senden koruduğunu düşündüm. Çünkü o an geri dönseydim, döne bilseydim, yeni başlayacağım yolda karşıma çıkacak ve bana olan sevgisini tüm varlığıyla kanıtlayacak birine rastlamaz, onun sevgisinden gıdalanıp, ondan tüm hisslerini koparıp, onu kendimden uzaklaştırıp yeniden sana dönmek için gururu atlatacak bir cesaret almazdım. O adama rastladım ve bu cesareti ondan çaldım. O sevgi dolu insanı sana geri dönmek için öldürdüm.En büyük bulaşık tabağımdı bu. Sonra ne olduğunu bilmek istermisin? Tabii ki, istersin. Böylece kendine olan sevgin ve güvenin daha da artıyor ya! Sonra ben yine o duvara çarptım ve anladım ki, bu gururla hiç bir zaman baş edemeyeceğim. Susturdu beni. Yorgun düştüm. Ağlamak için hüzünlü tüm şarkıları dinledim. Göz yaşlarımı da kendi duvarını yaparken kurutmuşdu gurur. Yıkılacağım diye düşündüm. Aklım eğlenceye meyletti. Yüreğim de meyletmiş olunca, kendimi kaybetme cesaretine kavuştum. En büyük bulaşıkların biriktiği gün işte, o gündür!

Evet! Baksana! Bir tek senle bu kadar bulaşık birikti kalbimde. Hayatın diğer yollarından geçerken bulaştırdığım eşyalar nasıl olacak peki? Onları kime anlatacağım? Arkadaşlardan, ailemden, iş hayatımdan falan... Sen dinlermisin? Hayr, dinlemezsin. Dinlesen de duymazsın zaten. Biz seninle çok benziyoruz. Hiç kendimizle ilgisi olmayan konuları dinlemekten zevk almayız. Tabiat "İnsanlık" tohumundan içimize atmamış her halde, o yüzden birimiz diğerimizle imtahan ediliyor.

Seni çok özledim. Bak ya! Aklımı da bulaşıklara boğdun. Kalbimi arıtıyım derken... Seni çok özledim... Dur! Ne yapıyorsun?! Ben bu kadar kirin ağırlığını nasıl taşırım? Dur, lütfen! Çek git! Hiç değilse, aklımı rahat bırak. Seni çok özledim.... Ya...

No comments:

Post a Comment