February 13, 2013

Alakalandıramadıklarım konuştu

Dünya! Ben sana hiç ayak bağı olmadım. Hep kendin döndün dolaştın, benim gibi kişileri doldurdun içine. Hayr, benim gibileri olsa da, yine neyse. Doldurdun da doldurdun kendini çör-çöple. Ha, sen şimdi karıştırıyorsun ayak bağı olanlarla, olmayanları. Değil mi?

Aklımda cevabını bulamadığım sorulara "umut" deyip ayakta dura biliyorsam. Neyse ya. Yine sesli düşündüm.

Ben de diyorum, neden gök yüzünden Güneş hiç eksik olmuyor, neden Ay hep geceyi aydınlatıyor? Ya, arkadaş, dünyanın keyfi yerinde. Mutluluk ona ait. İnsanoğludur mutsuz olan. Çünkü sıcağı Güneş`ten değil, başka bir insandan bekler, karanlıktan çıkmak için Ay`ı değil, başka bir insanın gözlerine ihtiyaç duyar. Dünya da kırılır tabii. Alır çıkarır insanları bir-birlerinin hayatlarından. O zaman her kes Güneşi karşılamak için sahile koşar. Kayıplarını hatırlamak için geceyi bekler, Ayla konuşur. Yani Dünya insanı kendine muhtaç etmeye alıştı. Değil mi? Alıştı, alıştı. 

Acaba, şimdi neye gülüp de onu mutluluk zann ediyorsun? Hayr, sadece merak ettim. Bana ne ya?!

Ortasında çok büyük bir mutluluk yaşanan film izledim. İnanamazsın, en ince damarlarımdakı kan bile, alakam olmadığı filmdeki mutluluğu hissetti. Gözlerim de duyarsız kalmadı. Ama akıl oynadı yine oynayacağını. Kansız ya! Ne düşündü, biliyor musun? Bana dedi ki, "mutlu son" diye bi` şey yok, yorgun düşen acı vardır. Sesini kes, dedim. Ne dedi, biliyor musun? Huzursuzluk dediğin, mutlu anlarında güç toparlayıp geri dönen acıdır.

Korkularım yok mu sanıyorsun? Yok, tabii. Ben hepsine sahip çıktım. Kimsenin onlara sahip çıkmak için kalbimin kutusuna dönüşmesine gerek yok. Ağırlıktan kurtulmuş olurum. Sanıyorum. Biliyorum, bir gün "sanıyordum" da diye bilirim. Ama daha değil.

Ben olmasam, aç kalırsın Yürek ya! Sen de, Akıl! Ben olmasam, sen de aç kalırsın! Ama farkındasınız, tükeneceğim bir gün. O zaman sizden kendimi geri istesem, sizi bulamam, biliyorum. Yüz değiştirirsiniz, ya da yer.

Bak, karıncayı öldürdüm. Sonra "karıncayı bile incitmez" diyorlar. Haklılar da. İncitmedim. Öldürdüm. Farkımız bu işte.

Yaşadığınız ne ki ya? Kimi parasızlıl acısı çeker, kimi aşk acısı, kimi mutluluğun acısını. Acaip acaip acılarla doldurmuşsunuz hayatınızı. Yani hepsi isteklerinizin suskun hali değil mi? İstemeyin, üzülmeyin arkadaş. Ama yok. İnsanoğlu ya. Başkasında görünce, canı çeker. Anekdot gibisin diyecektim, ama kime? Hayata mı, insana mı?

Bakarsın, salakca oturup ilk baharı beklemişimdir. Sebepsiz. Ya da ilk baharın beni uyandırmasını beklemişimdir, farkında olmadan. Ya da ilk bahardan seni geri getireceğini istemiş ve ondan cevap beklemişimdir. Ya da ... Bak, yine karıncayı öldürdüm. Ama elimde değil, sadece karnını doyurmak için ortalarda dolaştığını görmek sinir ediyor beni. Yazık ama ya. Öldükten sonra hep yazık. Öldürüldükten sonra ikimize de yazık.

@ Sanat Alemi


No comments:

Post a Comment