December 19, 2012

Düşündüm ki...


  • Silah patlamasına benzer, yalnızlığın sesi: kurşun yemezsin, ama kulaklarını kaparsın. Yalnızlar kalabalığın içinden fark etmeyenler ichin ruzgar gibi, fark edenler için kurşun gibi geçib giderler...
  • İçindeki boşlukta kaybolma diye, ocakta kor oluncaya kadar yaktığın bıçağı gögsüne saplarsın. Acıtır. Sonra fena izi kalır ama yaşamaya devam edersin.
  • Lütfen, parmaklarının ucuyla yüzümü belleğine taşı ve beni gerçeklikten sil.
  • Tırmana bileceğim en yüksek zirve-kalbimdir, kaydırgan duygularım olmasa.
  • Yokluğunu değil, varlığını uzat demiştim. Ama "sesli" düşünmemişim galiba.
  • Hayret... Kalemimin ucu kırılmasaydı, belki de mürekkebde gizlediği sözlerle hiç tanışmayacaktım.
  • En derinde taşıdığımız kurşun, bazen sizi onu çıkarmak için kendinize vurduğunuz kurşunlardan korur, bazen de o kurşunların içinde kendini kaybeder. Ölmek yine de sizin elinizde değil.
  • Ben kırmızı ışıkta sadece size zarar vermemek için geçmiyorum. Ama sizin  beni "risk almaktan korkuyorsun" diyerek "yüreksiz" sanmanız, size hem de acımamı saklıyor. Benim yüksekliğimde, siz cahilliğinizle  ne kadar da küçük gözüküyorsunuz! Vay be!
  • Ya! İmalat hatası olan insanları, hayat bize güzel ambalajda sunuyor ya, ben o beceriğine şaşırıyorum.
  • İçinizdeki canavarı öldürmek varken, uzakta olanları nişan almak niye?
  • Bazen düşünüyorum da, hayata o kadar çok sipariş verdik ki, servis yaptığı masaları karıştırmış durumda.
  • Kendi "benlerine" bağlı olanlar, aşk geldi diye kendilerini "ben"lerinden özgür kılarlar. Aşk gider, "ben"leri de geri gelmez. İşte, o zaman yalnızlığın hikayesini yazmaya başlarlar.
  • "Mutluluk paylaşınca güzel" dendi, dağıtılınca denmedi ki...
  • "Yalnızlık Allah`a aittir" söyleyip de, çekip gittiğiniz an- en çok güldüğüm andır.
  • Derindeyim. Bana kadar yüzebilmeyeceğinden korkuyorum. Umud ettiğim için boğulmuyorum. Derindeyim. Alıştım artık. Seni sahiller aldı.Anladım. Derindeyim. Alışır insan. Boğulacağını sanar ama alışır insan. Derindeyim. Bana kadar yüzemedin.
  • Terki-dünya olanları, dünya terk etti ama insanlar onlara "derviş" dediler. Kendilerine benzemeyenlerden hep korkarlar. Ya "deli" derler, ya da "derviş". Delileri severler, dervişlerden uzak dururlar. Oysa, delilikle dervişlik arasında olan nazik perdeyi yalnız deliler ve dervişler kendileri görer.
  • Bıraktığınız küçük boşluklar, büyük depremleri kışkırtır. Depremler bazen küçük hayatları yıkar ve "büyük insanlar"ı ortaya çıkarır, ama bazen de yıktığı görüntülerle birlikte o insanları da götürür.
  • Tabiatla arkadaş olmak vardı şimdi. Güneş senin bulunduğun karanlığı aydınlatır ve senin nerede olduğunu toprağa ışığıyla fısıldardı. Sonra yağmur devreye girer, yağmurdan sonra acaip güzel kokan toprak kendi kokusuna senin yerini fısıldayıp rüzgarın eline verirdi. Rüzgar da her güzelin saçını okşar ve sığala şükür edenler sayesinde ben senin yerinin neresi olduğunu öğrenirdim.
  • Benden koparılan her şeyi hatırlamıyorum. Hatta belki çoğuyla tanışmamıştım, ama biliyorum ki, kanatlanıp giden bi` şeyler var. Giden ve geri dönmek için çabalayan. Giden ve bazen beni unudan. Giden ve bazen.
  • Beynimde olan depremler, senin yapını sarsmadı diye benden korkmuyorsun. Yoksa, o depremlerden öyle bi` yıkılırdın ki, ben seni korumasam.
  • Hep en derine atılan taşlar ağırlık yapar. Ben üzerine döktüğüm kumlarla, o taşı yukarı çıkarmak istedim, beni terk etsin istedim. Meğerse, kumlar günah olup sulara karışmış durulmak için. Farkındaysan, yarattığım, çamurdan başka bir şey olmayacak neticede.Çamur  taştan daha ağır basar. Daha ağır incitir.
  • "Kimsin sen?" diye soruyorum bazen kendime. " Bu soruyu sana unutturmayacağım" gibi bir cevap dayanıveriyor iki dudağımın arasına.Ama susuyorum.
  • Var iken her kes biri için "olmaz"dır.



No comments:

Post a Comment